SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’Z-ZEKAT

<< 720 >>

باب: زكاة الغنم.

38.Davar Ve Koyunların Zekatı

 

حدثنا محمد بن عبد الله بن المثنى الأنصاري قال: حدثني أبي قال: حدثني ثمامة بن عبد الله بن أنس: أن أنسا حدثه: أن أبا بكر رضي الله عنه، كتب له هذا الكتاب، لما وجهه إلى البحرين:بسم الله الرحمن الرحيمهذه فريضة الصدقة، التي فرض رسول الله صلى الله عليه وسلم على المسلمين، والتي أمر الله بها رسوله، فمن سألها من المسلمين على وجهها فليعطها، ومن سئل فوقها فلا يعط:(في أربع وعشرين من الإبل فما دونها، من الغنم، من كل خمس شاة، فإذا بلغت خمسا وعشرين إلى خمس وثلاثين ففيها بنت مخاض أنثى، فإذا بلغت ستا وثلاثين إلى خمس وأربعين ففيها بنت لبون أنثى، فإذا بلغت ستا وأربعين إلى ستين ففيها حقة طروقة الجمل، فإذا بلغت واحد وستين إلى خمس وسبعين ففيها جذعة، فإذا بلغت - يعني - ستا و سبعين إلى تسعين ففيها بنتا لبون، فإذا بلغت إحدى وتسعين إلى عشرين ومائة ففيها حقتان طروقتا الجمل، فإذا زادت على عشرين ومائة ففي كل أربعين بنت لبون، وفي كل خمسين حقة، ومن لم يكن معه إلا أربع من الإبل فليس فيها صدقة، إلا أن يشاء ربها، فإذا بلغت خمسا من الإبل ففيها شاة.وفي صدقة الغنم: في سائمتها إذا كانت أربعين إلى عشرين ومائة شاة، فإذا زادت على عشرين ومائة إلى مائتين شاتان، فإذا زادت على مائتين إلى ثلاثمائة ففيها ثلاث شياه، فإذا زادت على ثلاثمائة ففي كل مائة شاة، فإذا كانت سائمة الرجل ناقصة من أربعين شاة واحدة، فليس فيها صدقة إلا أن يشاء ربها.وفي الرقة ربع العشر، فإن لم تكن إلا تسعين ومائة فليس فيها شيء إلا أن يشاء ربها).

 

[-1454-] Abdullah İbn Enes'in naklettiğine göre, Ebu Bekir r.a. Bahreyn'e gönderdiği zaman, Enes r.a.'e şöyle bir mektup yazmıştır: Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

 

Bu, Allah Resulü'nün Müslümanlara farz kıldığı, Allah'ın da Resulüne emrettiği zekattır. Müslümanlardan, burada belirtilen ölçülere göre zekat vermeleri İstenirse hemen versin. Daha fazlası istenirse kimse vermesin. Ölçüler şöyledir:

 

Develerin Zekat. 1 -24 arası deve için - Her beş deve için davar cinsinden bir koyun 25-35 arası deve için - Bir yaşını doldurmuş bir dişi deve

36-45 arasıdeve için - İki yaşını ,doldurmuş bir dişi deve

46-60 arası deve için - Üç yaşını doldurmuş bir dişi deve 

61-75 arası deve için - Dört yaşını doldurmuş bir dişi deve

76-90 arası deve için - İki adet iki yaşını doldurmuş deve

91-120 arası deve için - Üç yaşını doldurmuş iki adet dişi deve

 

120 deveden sonra her kırk deve için iki yaşını doldurmuş bir dişi deve; her elli deve için üç yaşını doldurmuş bir dişi deve zekat verilir.

 

Sadece dört devesi bulunan kimseye zekat vacip değildir. Fakat isterse verebilir.

 

5 deveye ulaşınca bir koyun vermesi gerekir.

 

Koyunların Zekat. Senenin çoğunluğunu otlaklarda geçiren koyunların zekatı şöyledir: 40- 120 arası koyun için - Bir koyun

120-200 arası koyun için - İki koyun

200-300 arası koyun için - Üç koyun 300'den sonrası için her yüz koyunda bir koyun zekat vermek gerekir.

 

Kırk koyundan daha azı için zekat vermek gerekmez. Fakat sahibi isterse verebilir.

 

Gümüşün Zekat. (İster basılmış isterse basılmamış olsun) Gümü§te kırkta bir zekat verilmesi gerekir. Kişide, sadece 190 dirhem gümü§ varsa zekat vermesi gerekmez. Fakat kişi isterse verebilir.

 

 

AÇIKLAMA:     Zeyn İbnü'I-Müneyyir şöyle demiştir: Davarların, senenin çoğunu otlakta geçirme özelliği, hadiste geçtiği için başlıkta zikredilmemiştir, Buharî belki bu özelliği dikkate almıyordu, belki de ona göre, bu, tartışmalı bir konu olduğu İçin böyle yapmayı tercih etmiştir. Tercihe şayan olan görüşe göre, bir nitelik, illet olmaya elverişli ise ona itibar edilir, aksi halde itibar edilmez. Hiç şüphesiz, otlakta beslenen hayvanların masrafı ve meşakkati daha azdır. Besili hayvanlar ise böyle değildir. Bundan dolayı "otlakta beslenme" (saime) özelliğine itibar edilmesi tercihe daha layıktır. Allah (c.c) en iyisini bilir.

 

Hz. Ebu Bekir, Enes'i Bahreyn'e zekat memuru olarak göndermişti.

 

Maverdî şöyle der: Bu hadis, mektuba yazarken besmele ve Allah'a hamd ile başlamanın şart olmadığını gösterir.

 

Her ne kadar Hanefîler aksi görüşte olsa bile, "Sadaka" sözcüğü, zekat anlamında kullanılabilir.

 

Resulullah'ın (s.a.v.) Müslümanlara farz kılması", Allah'ın emri ile farz kılma anlamındadır. Bir görüşe göre, miktarlarını takdir etti" anlamındadır. Çünkü zekatın farz olduğu Kur'an'da zaten bildirilmiştir. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem  İse, değişik cinslere göre ne kadar zekat verileceği hususunu açıklamıştır.

 

Farz kıldı" kelimesi şu ayette "beyan" anlamında kullanılmıştır: "Allah, yeminlerinizi bozmanızı size beyan etmiştir. [Tahrîm 2]

 

Şu ayette ise "İndirme" (İnzal) anlamında kullanılmıştır: "Resul'üm! Kur'an'ı sana indiren Allah, elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir.[Kasas 85]

 

Şu ayette "helal kılma" anlamında kullanılmıştır: "Allah'ın helal kıldığı şeyde peygambere herhangi bir vebal yoktur.[Ahzab 38]

 

Bunların hiçbiri "takdir etme" anlamı dışında değildir, Farz" kelimesi luzum (gereklilik) anlamında da kullanılmıştır. Hatta en çok bu anlamda kullanılır olmuştur. Bu anlam da yine "takdir etme" anlamından farklı değildir.

 

Rağıb el-İsfehani şöyle der: Kur'an'da, "Falana farz kılındı" şeklindeki kullanımların tamamı "ilzam" anlamındadır. "Sana Kur'an'ı indiren [Kasas 85] ayeti, "Sana Kur'an İle amel etmeyi vacip kıldı" anlamındadır.

 

Bu sözler, fakihler çoğunluğunun, "farz ile vacip aynı anlamdadır" şeklindeki görüşünü desteklemektedir. Hanefîler, farz ile vacip kavramını, hükmü koyan açısından birbirinden ayrı anlamda kullanmıştır ki, terimlerde tartışma yapmaya gerek yoktur. Tartışma sadece, sahih hadislerde yer alan ifadelerin yorumlanmasındadır. Çünkü bir söz, ondan daha sonra ortaya çıkmış olan bir terimle yorumlanamaz. Allah (c.c) en iyisini bilir.

 

Hadiste, "Müslümanlara" ifadesi geçtiği için, bu hadisten, kafirlerin zekatla mükellef olmadığı görüşü çıkarılmıştır. Bu görüş şu şekilde eleştirilmiştir: Burada kasdedilen, kafirlerin zekat vermesinin sahih olmayacağıdır. Yoksa bundan dolayı cezalandırılmayacağı değildir ki, tartışma konusu da zaten budur.

 

Hadis, zahir (altın-gümüş dışındaki) malların zekatının devlete verilmesi gerektiğine bir delil teşkil etmektedir.

 

Davar cinsinden" ifadesi, söz konusu durumda mutlaka zekatın bu cins ile ödenmesi gerektiğini göstermektedir. İmam Malik ve Ahmed İbn Hanbel bu görüştedir. Eğer mükellef, yirmi dört deve İçin bir deve zekat verse zekat yükümü sona ermez.

 

Şafii ve fakihler çoğunluğu ise şöyle der: Zekat borcu düşer. Çünkü bir deve, yirmi beş devenin zekatı olarak verilir. Yirmi beş deveden daha azı için bir deve verilirse bu, evleviyetle caiz olur. Diğer yandan aslolan, zekatın, zekat konusu mal cinsinden verilmesidir. Başka bir cinsten verilmesi, mal sahibine olan merhametten dolayıdır. Eğer kişi, kendi se­çimi İle, asıl hükmü uygulayarak deve verirse, zekat borcu üzerinden düşer."

 

Devenin değeri, örneğin, dört koyundan daha düşük olursa bu durumda Şafiîler'e ve diğer alimlere göre görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Kıyasa göre bu, vacip olan zekatın yerine geçmez. Delil, "her yirmi dört devede" sözüdür. Her ne kadar yirmiyi aşan dört deve, iki matrah arasında kalan bölüm olsa bile, dört koyun, develerin tamamı İçin alınmıştır. Şafiî'nin Büveytî'deki görüşü böyledir. Başka bir yerde ise "Bu fazlalıktır" demektedir.

 

Bu görüş ayrılığının neticesi şu örnekte ortaya çıkmaktadır; Bir kimsenin yedi devesi bulunsa, üzerinden bir yıl geçtikten sonra ve henüz zekat verme İmkanına sahip olmadan (temekkün) önce dört tanesi telef olsa, -ki bu, vucubiyet şartıdır- o kimsenin bir koyun zekat vermesi konusunda hiç bir ihtilaf İktur. Temekkünün tazminat için şart olduğunu, iki matrah arasındaki kısmın zekattan muaf tutulduğunu söylememiz halinde de durum aynıdır. Eğer farziyetin bununla ilgili olduğunu söylersek beş koyun vermek gerekir. İbnü'l-Münzîr'in naklettiği gibi, birincisi, fakihler çoğunluğunun benimsediği görüştür.

 

Not:  Vaks: Fakihlerin çoğunluğuna göre vaks, zekat miktarlarında iki matrah arasında kalan bölümdür. Şafiiler, ilk nisab’ın altında kalan kısım için de ‘‘vaks" terimini kullanmıştır. Allah (c.c) en iyisini bilir.

 

"Bir yaşını doldurmuş dişi deve" olarak tercüme ettiğimiz, "bint-i mahad" kelimesi, iki yaşından gün almış ve annesinin de hamile olabilme vakti giren deve anlamında kullanılır.

 

Buhari, 1453 nolu hadisin sonunda, şu cümleyi burada eksik bırakmıştır: Eğer mükellefte, bir yaşını doldurmuş deve yerine, iki yaşını doldurmuş bir tek deve varsa bu, zekat olarak kabul edilir. Beraberinde başka bir şey vermesi istenmez." Bu herkesin ittifak ettiği bir hükümdür.

 

Eğer bunlardan hiçbirini bulamıyorsa, Şafiîler'de sağlam olan görüşe göre (zekat olarak vermek üzere) dilediğini satın alabilir. Bir görüşe göre ise, mutlaka, bir yaşını doldurmuş dişi deve alması gerekir. İmam Malik ve Ahmed İbn Hanbel bu görüştedir.

 

Beraberinde yirmi dirhem veya İki koyun verir": Şafiî, Ahmed ve ehl-i Hadîs bu görüştedir. Sevrî ise on dirhem verileceği görüşündedir. İshak'ın da bu görüşte olduğu nakledilir. Malik'e göre, mutlaka belirtilen yaşta bir deve satın alması gerekir.

 

Hattabî şöyle der: "Bana öyle geliyor ki, Şari' bu tür durumlarda, meseleyi zekat memurunun içtihadına bırakmamak İçin iki koyun veya yirmi dirhem olarak belirlemiştir. Çünkü zekat memurları, zekatı, hakim ya da değer takdirinde bulunabilecek bir experin bulunmadığı ortamlarda toplamaktadır. Bundan dolayı Nebi (s.a.v.), çekişmeye yol açmayacak şekilde ölçüyü kesin olarak belir­lemiştir. Nitekim musarrat olayında verilecek sa' ve ana rahmindeki çocuğun öldürülmesinde verilmesi gereken tazminatta da aynı şekilde davranmıştır. Allah (c.c) en iyisini bilir.

 

"Üç yüz koyundan sonra her yüz koyun için bir koyun vermek gerekir.": Buna göre, dört yüz olmadıkça dördüncü bir koyun vermek gerekmez. Fakihler çoğunluğunun görüşü böyledir. Kendisinden sonra gelen nisabı beyan etmek amacıyla "üç yüz" ifadesi kullanılmıştır. Çünkü öncesinde yer alan matrahlar belirli bir artışla değil, muhteliftir.

 

Hasen İbn Salih gibi Kufe'li bazı alimlere ve Ahmed İbn Hanbel'e göre, üç yüz koyundan bir fazla olsa dört koyun zekat verilmesi gerekir.

 

Yüz doksan dirhem olursa" ifadesinden, sanki iki yüz dirheme varıncaya kadar yüz doksandan bir miktar fazla olsa zekat verilmesi gerektiği anlamı çıkmaktadır. Oysa hüküm böyle değildir. Yüz doksan şeklinde anılması, iki yüze ulaşmadan önceki son ondalık rakam olmasındandır. Hesap tam sayıyı aştığında onluk yüzlük ve binlik sayılara göre hesaplanır. "Yüz doksan olursa" ifadesi, iki yüz dirheme ulaşmadıkça zekat vermek gerekmediğini göstermek içindir. Ön­cesinde yer alan "Beş ukiyyeden (iki yüz dirhem) aşağı gümüşte zekat vermek gerekmez" ifadesi de buna delildir. Yine "sahibi istemedikçe" yani bağış olarak vermek istemedikçe İfadesi de bunu gösterir.